Rusya ile en yakın kara toprağımız olan Sinop, İnceburun Feneriyle kuzeyde en uç noktamızı simgeler. Karadeniz’in batı ve orta kesimlerinin birleşme noktası olan kent, yalnızca coğrafi olarak değil, kültürel anlamda da bir geçişin izlerini taşır.
Ülkemizin önemli liman şehirlerinden olan Sinop, aynı zamanda kuzey ülkeleri ile ticari alışverişin sağlandığı başlıca noktadır.
Çok eski yıllarda ufak bir koloni topluluğu tarafından kurulan ve yine küçük bir topluluk kararınca belli kültürler etrafında oluşturulan kentin yıllar içindeki değişimi bu çıkışından çok da farklı bir yol çizmedi. Uzun yıllar boyunca Rumların egemenliği altında kalan Sinop’un her köşesinde Rum esintileri burnunuza gelir. Bu durum yapısal mimariye olan etkisi kadar kültürel anlamda da kendini gösterir.
Sıcakkanlı ve samimi tavırlı halkı ile dikkat çeken yerleşim, aynı zamanda ülkemizde trafik ışıklarının kullanılmadığı tek yerdir.
Karadeniz şehirlerinin kökleşen kültüründen ırak olan kent, ülkemizde hoşgörünün ve barışın temel merkezleri arasında sayılır. Şehrin çıkışını simgeleyen halkına inildiği zaman daha çok Rum kökenli oldukları açıkça görülür.
Sinop gerek şehir merkezi, gerekse çevresi bakımından gezilip görülecek zengin bir kenttir. Bugün Bodrum, Marmaris ve Fethiye gibi turizm açısından çokça tanınmaması yeterli güzelliğe sahip olmamasından değil; aksine yıllar içinde gerekli tanıtımının yapılmaması veya yapılmak istenmemesine bağlıdır. Çünkü kent her hali ile adeta cennetten bir parçadan farksızdır.
Hikayesi olan şehirler arasında Sinop, derin bir tarihin izlerini bugün hala her bir sokağında yansıtır.

Büyülü Kent Sinop
Kent dört mevsimin en güzel şekilde tadını çıkarabileceğiniz yer olmakla beraber, bölgesel olarak yaz turizminin başkentidir. Nefes kesen manzaralara sahip olan Sinop, bir yarımada olmasının avantajının tadını her bir hali ile doyasıya çıkarır. Eşsiz güzellikteki koyların kendini gizlemediği kent, günümüzde hala insan istilasına uğramayan plajları, bakmaya doyamayacağınız burunları, keşfedilmeyi bekleyen mağaraları ve görmekten oldukça keyif alacağınız doğası ile ziyaretçilerini kendine hayran bırakmayı başarır.
Boztepe üzerine kurulu küçük bir yüzölçümüne sahip olan Sinop’un şelalelerini, koylarını, plajlarını, şehir merkezini gezmek, yöresel lezzetlerinin tadına bakmak, tarihini tanımak ve kültürünü anlamak için üç gün yeterli olacaktır.
Karadeniz Bölgesinin tüm coğrafi özelliklerine hakim, fakat yüzyıllar boyunca kendine özgü kültürü ile yoğrulmuş şehir; doğal, kültürel, tarihi ve gastronomi açısından farklılıkları ile göz alıcı bir keşif noktasıdır.
Milattan önce 8. Yüzyılda Sinop’a yerleşen göçmenler tarafından önemli bir üs olarak yapılan Sinop Kalesi, şehrin farklı kültürler döneminde en önemli simgesi olarak varlığını korudu. Karadeniz kıyısında heybetli bir duruşa sahip olan kale, bugün şehir merkezinde ziyaretçilerini görkemi ile selamlar. Rum İmparatorluğu döneminde kentin savunmasına eşlik eden yapı, ardından Bizans, Selçuklu ve Roma dönemlerinde de kullanıldı. Tuğla, moloz ve kesme taştan elde edilen yapı, kentin en önemli tarihi eserlerinden biri olarak günümüze kadar orijinalliğini koruyarak ulaştı. Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde adının geçtiği bilinen bu önemli eser bugün tarihi özelliğinin yanı sıra şehrin sosyal hayatında da önemli bir rol oynar. Üst katında restoran ve hoş bir barın bulunduğu kalede muhteşem deniz manzarası ile beraber içeceğinizi yudumlamak oldukça keyif vericidir.
Amerika’nın en ünlü cezaevlerinden San Francisco Körfezi’nde Alcatraz Adası’nın Türkiye’deki yüzü olan Sinop Cezaevi, ülkemizin işkenceleri ile ünlü hapishanesidir. Yıllar boyunca birçok düşünürün, siyasinin, sanat insanının, gazetecinin ve aydının tutuklu kaldığı cezaevi, pek çok dizide ve filmde adından bahsettirmesi ile beraber daha da tanınır bir hale kavuştu.

Büyülü Kent Sinop
Tarihte ilk olarak Gaskalılar tarafından 4000 yıl önce varlığını kanıtlayan yapı, ilk dönemlerinde kale olarak kullanıldı. Üç tarafı Karadeniz’in suları ile kaplı bina, aşılması zor devasa surlar ile çevrilidir. Yapısal bakımından dolayı cezaevi olarak kullanımının uygun görülmesinin ardından korkunç bir tarihe imza atacağından habersiz olarak 1568 yılında hapishaneye dönüştürüldü. 1887 yılında zindanların eklendiği yapı, ardından 1939 tarihinde ise çocuk cezaevi olarak kullanılmaya başladı.
Zindanlarında uygulanan cezai adı altındaki işkenceleri ile Anadolu’nun en korkunç cezaevlerinden olan bu merkez, pek çok şiirde ve şarkı da adından bahsettirir. Özellikle Sabahattin Ali kaleme aldığı “Aldırma gönül aldırma” türküsünü ve “Kuyucaklı Yusuf” kitabını burada tutuklu olduğu zamanlarda yazdı. Bu eserlere bakıldığında hapishanenin ne denli zorlu şartlar altında olduğu da açıkça anlaşılır. Bugün Sinop Tarihi Cezaevi Müzesi olarak ziyaretçilerine açık olan yapıyı gezerek eski dönemlerine tanık olabilirsiniz.
Sinop deyince herkesin aklında canlanabilecek o muhteşem doğa manzarasına sahip olan Hamsilos Koyu, şehir merkezine 11 kilometre uzaklıktadır. Adeta cennetin dünyadaki tasviri olan bölge, Türkiye’nin en kuzeyidir. Buzul aşınması sonucunda oluşan bölge Grönland, Norveç ve Alaska gibi kuzey ülkelerinde görülen coğrafi şekilleri ile Türkiye’nin tek fiyordudur. İnce, uzun, oldukça derin ve kenarları dik körfezlerden meydana gelen Hamsilos Koyu, yılın dört mevsimi de tabiatın olağanüstü görüntüleri ile görenleri şenlendirir.
Yeşille mavinin görkemli halini en güzel şekilde betimleyen Hamsilos Koyu, günümüzde hala bakir kalan doğası ile de ayrı bir öneme sahiptir. Doğanın kalbinde bir tatil tercih edenler için koyun etrafında çeşitli kamp alanları da bulunur.

Büyülü Kent Sinop
Şehirde yaz aylarının tadını en güzel şekilde çıkarabileceğiniz Karakum Plajı, sezonunun açılması ile beraber turistlerin yoğun ilgisi ile karşılaşır. Şehir merkezine 3 kilometre mesafede bulunan bölge, Sinop’un diğer plajlarında olduğu gibi coğrafi konumu itibarıyla yeşillikler arasındadır. Boztepe Yarımadasında meydana gelen patlamalar sonucunda kül ve lavların etrafa dağılması ile siyah kumlarından oluşan Karakum, ismini de buradan alır. Sonuç olarak denizin dibi ise bu doğal oluşum sonucunca siyah kumlarla gizemli bir görüntü verir. Berrak suları ile deniz, kum ve güneş üçlüsünün keyfini en güzel şekilde çıkarabileceğiniz Karakum Plajının güzelliğini şehri ziyaretiniz esnasında doyasıya çıkarmalısınız.
Kalınlaşan lavların ve volkanik tüfün kaynaması sonucu oluşan İnceburun Feneri, şehrin sembolünü oluşturmakla beraber ülkemizin de en önemli deniz fenerlerinden biridir. Yıl boyunca kayalara vuran hırçın denizi ile olağanüstü görüntülere sahne olan İnceburun, 1863’de inşa edildi. Şehir merkezine 19 kilometre uzaklıktaki bu uç, deniz seviyesinde 38 metre yüksekliktedir. Güneşin doğuşunu ve batışını en güzel şekilde gözlemleyebileceğiniz noktalardan olan İnceburun Feneri, özellikle kış aylarında bitmeyen rüzgarı ve esrarengiz görüntüsü ile okyanusun ucundaki kuzey ülkelerindeki görüntüyü verir.
Her hali ile keyifli bir seyahat yaşayabileceğiniz Sinop’ta nokulun, mısır çorbasının, ıslamanın, keşkeğin ve özellikle nefis Sinop mantısının tadına bakmadan dönmeyin!