Yunanistan ve Bulgaristan sınırında bulunan Edirne, hudut şehri olması ile beraber hem doğu, hem de batı medeniyetlerini kucaklayan bir kenttir. Yüzyıllar boyunca dünyanın dört bir yanından gelen kolonilerin, beyliklerin ve imparatorlukların himayesi altına giren şehir; tüm bunların yansıması olarak bugün kültürel ve tarihi anlamda kozmopolit bir ilişki sunar. Çeşitli dönemlere ait sinagoglar, camiler ve kiliseler ile şahane bir atmosfere sahip olan Edirne, aynı zamanda yöre insanı ile de oldukça samimi bir hava yansıtır. Trakya kenti olmasının verdiği sevimliliği her bir yönü ile ortaya koyan merkez, birbirinden renkli görüntüler ile neşeli bir şehir hayatına da hakimdir.
İstanbul’un fethinden önce 1365-1453 yılları arasında Osmanlı’nın başkenti olan kent, 88 sene boyunca dünyanın en heybetli imparatorluklarından birine kapıları açtı. Bu vesile ile şehrin birçok noktasında Osmanlı dönemini en güzel şekilde betimleyen çeşitli izlere rastlayabilirsiniz. İstanbul’dan sonra imparatorluğun bu kadar uzun yıllar başkentliği yapan ikinci şehir olan Edirne, yalnızca tarihi yönleri ile değil; Osmanlı döneminden günümüze kadar ulaşan ananeleri ile de adından bahsettirir.

Edirne’ye Nostaljik Bir Yolculuk
Tarihi zenginliğinin yanı sıra kent, doğal güzelliklerinin cezbedici görüntüsü ile de misafirlerini en güzel şekilde ağırlamayı başarır. Yaz aylarında yoğun bir turist oranına kapılarını açan kent, özellikle Keşan ilçesi ile tatlı yaz akşamlarının daimi noktasıdır. Bakir koyları ile suyun keyfini çıkarabileceğiniz birçok koya ev sahipliği yapan Edirne, aynı zamanda gece hayatı ile de canlıdır. Tüm cezbediciliğinin yanı sıra öğrenci kenti unvanını da üzerine takınan şehir, genç nüfusunda etkisi ile yaz kış hareketlidir.
Şehrin adını Anadolu genelinde duyuran ve marka bir kent olmasına vesile olan gastronomi tatları, adeta tatilinizin keyfini artıracak niteliktedir. Bilhassa tava ciğer konusunda muhteşem bir lezzet yakalayan kent, sırf bunun için bile sıklıkla rağbet görüyor. Osmanlı’dan kalma renkli ve ahşap evleri ile tatlı bir şehir mimarisine sahip olan kentin her bir köşesindeki sokak satıcılarının elinden çıkan tatları denediğinize pişman olmazsınız.
Mimar Sinan’ın ‘Ustalık Eserim’ dediği Selimiye Cami, Türkiye’nin en büyük sinagogu olan Kutsal Büyük Sinagog, tarihin her dönemine eşlik eden Meriç Köprüsü ve şehrin kalbi olan Saraçlar Caddesini görmeden kentten ayrılmayın.