İstanbul’un yeşilliği bol olan adalarından Heybeliada’ya sizleri götürmeden önce kısaca İstanbul Prens Adaları’nın tarihinden bahsetmekte fayda var.

Adalar antik dönemde Demonisia yani Halkın Adaları olarak anılırmış. Bizans döneminde adalara manastırlar yapılmaya başlanınca adı Papadonisia olarak değişmiş. Keşişlerin manastırlarına sürgün edilmiş ve Konstantinopolis’e bir daha dönmemiş olan imparatorlar, patrikler, imparatoriçeler nedeniyle ünlenmiş. Ünlü Bizans tarihçisi Kedrenos 569 yılında İmparator II: Justin, kendisine Adalar’ın en büyüğüne bir manastır yaptırmış.
Daha önceleri Megale ya da Büyük olarak bilinen ada İmparatorun buraya yerleşmesinin ardından Prinkipo yani Prens adası olarak anılmış. Sonraki yıllarda ise bütün adalara hitafen Prinkiponisos yani Prenseslerin Adaları olarak değişmiş.

Heybenizde Anılar Biriktirin

Heybenizde Anılar Biriktirin

Bizans döneminde Konstantinopolis büyük surlarla korunmuş ancak Adalar terk edildiği için düşmanlar tarafından çokça saldırıya uğramış. Arap istilaları ve bunun yanı sıra 1204 yılında da 4.Haçlı Seferi şovalyeleri tarafından yağmalanmış. Bu durum II. Mehmet’in yönetiminde Osmanlıların Bizans’ın başkentini almasından sonra da devam etmiş. Osmanlı döneminde güvenliği sağlanan adalar 1807 yılında Sir John Duckworth öncülüğünde İngiliz Domanması filosu Kınalıada’ya gelir ve on bir gün boyunca adayı bombalar. Bizans döneminde Büyükada, Burgazada ve Heybeliada nüfusunun tamamı Rum balıkçı ve denizcilerden oluşmaktaydı. Kınalıada’da ise daha çok Ermeniler yaşıyordu. Osmanlı döneminde ise Türk ve Musevi ailelerinin ileri gelenleri diplomatlar, iş adamları hepsi birlikte Büyükada ve diğer adalara yerleştiler. Günümüzde Adalarda Türkler yoğunlukta olmak üzere Rumlar, Ermeniler ve Museviler yaşamaktadır.

Adalara ilk vapur seferleri ise 18. Yüzyılda başlamış. Bunlar kürekle çekilen büyük kayıklarmış. Pazarkayıkları olarak da bilinmektedir. Daha sonra 1846 yılında küçük buharlı gemiler çalışmış. 19., yüzyılda da Şirket-i Hayriye, Adalara düzenli olarak vapur servisi koymuş. Ardından büyük buharlı gemiler gelmiş. Bu durum Adalarda nüfusun artmasına neden olmuş.

Heybeliada’ya Eminönü ve Beşiktaş iskelesinden şehir hatları vapurları ve motorlarla gelebilirsiniz. Vapurdan iner inmez sizleri Deniz Lisesi ve limanda dizilmiş kafe ve restoranlar sizleri karşılayacaktır. Limandan stabilize  bir şekilde yürüdüğünüzde ilk ara yoldan saptığınızda çarşı sokakta kendinizi bulacaksınız. Burada pastane, eczane, market, hediyelik dükkanlar, restoranları görebilirsiniz. Limanın en sonunda bulunan halı sahanın olduğu yerde ise faytonları görebilirsiniz. Dilerseniz faytona ya da kiralayacağınız bisikletle adayı büyük tur ya da küçük tur olarak gezebilirsiniz.
Geçmiş tarihte Halki olarak bilinan Heybeliada’da birkaç manastırlar bulunmaktadır. 9. Yüzyılda Aziz Theodore Studius yazılarında buradan övgüyle bahseder.

Heybeliada’nın en ünlü manastırı Aya Yorgi Manastırı olarak bilinen Uçurum Manastırı ve bulunduğu Terk-i Dünya’yı mutlaka görmelisiniz. 1500 yılında yapılan manastırı görmeden dönmeyin. Buranın eşsiz manzarasına aşık olacak ve bol bol selfie çekeceksiniz.

Burada görebileceğiniz yerler arasında ise Refah Şehitleri Caddesi üzerinde solda bulunan İsmet İnönü Müzesi’dir. İsmet İnönü hastalanınca doktoru ona Heybeliada’da kalmasını önerir. O da bu eve gelir bir süre tedavi görür ve iyileşir. Heybeliada ormanlık alanı geniş olduğu için oksijeni de bol olan bir yerdir. Bu yüzden Mustafa Kemal Atatürk burada verem hastaları için Sanatoryum’un açılmasını sağlamıştır. Şayet restorasyonu bittiyse eğer Hüseyin Rahmi Gürpınar Müzesi’ni görebilirsiniz. Daha sonra Ruhban Okulu’nu ziyaret edebilirsiniz.
Değirmenburnu Mesire Alanı’nda piknik, mangal yapabilir, ormanlığın yanındaki yolda bisiklet sürebilirsiniz. Heybeliada’ya her mevsim gelip, güzel bir gün geçirebilirsiniz.

İlkbaharda buraya geldiğinizde her sokakta hanımeli, begonvil, mimoza başta olmak üzere bir çok çiçeğin kokusu eşliğinde yürüyecek ve buradan hiç ayrılmak istemeyeceksiniz. Yazları ise plajında güneşlenip, denizinde yüzmenin keyfini yaşayabileceksiniz.

Kışın adeta masalsı bir manzaraya sahip olan Heybeliada, İstanbul’un bozulmamış ender yerlerinden biri olarak biliniyor. Günübirlik, haftasonu gibi kısa dönem tatiller için ideal yerlerden biri. Konaklamak için pansiyonlar ve oteller bulunmaktadır.

Aziz Nesin bir çok eserinde buradan bahsetmiştir bunun yanı sıra dünyaca ünlü şairimiz Nazım Hikmet 1917 yılında Heybeliada Deniz Okulu’nu 1919 yılında bitirmiş ve burada zaman geçirmiştir. Ünlü yazar, tarihçi, gazeteci ve milletvekili Ahmet Rasim’in mezarı buradadır. Yazarın yeğeni olan Yesari Asım hepimizin dilinden düşürmediği ‘Biz Heybeli’de her gece mehtaba çıkardık’ şarkısıyla ünlenmiştir.