Kuzguncuk, ana caddesinden sürekli geçtiğim ama hiç içine girmediğim bir semtti. Geçen hafta Kuzguncuk’a gittim, çok şaşırdım, bunca zamandır oraya neden gitmediğimi düşündüm.

Bir tur ile gezdim, iyi ki öyle yapmışım…

Her sokağın, her evin hikayesi var ve bunları dinleyerek gezmek güzel bir şey.

Kuzguncuk, ülkelerin, devletlerin, inançların başaramadığı bir şeye sahip. Farklı kültürlerin ve inançların bir arada yaşayabilme özelliğine sahip bir semt.

Musevilerin 17.yüzyıldan beri Kuzguncuk’ ta yaşadıkları bilinmektedir. Hatta Avrupa’lı Museviler buraya “Kutsal topraklara varmadan önceki son durak” dermiş.

Rum’lar, Ermeni’ler ve Türk’ler bir arada bu küçücük semtte yaşıyorlar. Burası ezan, çan ve hazan sesinin birbirine karıştığı bir yer. Küçük bir bilgi, hazan, Sinegoglarda dua okuyan güzel sesli din adamlarının adıdır.

Kuzguncuk’ta Rum Kilisesi, Ermeni Kilisesi, Sinegog ve Cami birbirine çok yakın. Türkler buraya yerleşmeye başladığında Cami eksikliği yaşanmış. Bir türlü cami yapacak yer bulamamışlar. Cadde üzerindeki Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi ise bahçesine cami yapılmasına izin vermiş.

Kuzguncuk halkı dinlerin ve mezheplerin ayrı olmasına rağmen, yıllardır saygı, sevgi, dostluk ve hoşgörü içerisinde bir arada yaşıyor.

Temennim bunun sonsuza kadar sürmesi, insanlığa örnek olması!.


[likebtn lang=”tr” i18n_like=”Beğendim” i18n_dislike=”Beğenmedim” popup_content_order=”popup_share”]