
İzmir Bergama Gezi Rehberi
Bergama, sahip olduğu tarihi ve kültürel değerleriyle dünyanın 999’uncu, Türkiye’nin 13’üncü ve İzmir’in ilk UNESCO Dünya Mirası olma özelliğine sahiptir. Bergama’yı parşömenin anavatanı, eczacılığın babası Hekim Galenos’un kenti, İncil’de adı geçen Anadolu’daki yedi kiliseden birine ev sahipliği yapan bölge olarak tanımlayan tarihçiler, aynı zamanda Bergama’nın doğal güzelliklerine dikkat çekiyor. Tarihsel süreçte birçok ilke imza atan Dünyanın en dik tiyatrosuna sahip olması, 1937 yılından bu yana Türkiye’nin ilk yerel festivali Uluslararası Bergama Festivali’ne ev sahipliği yapmasıyla da bilinir.
Tarih boyunca Hitit, Yunan, Roma, Bizans, Selçuklu, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı gibi birçok uygarlığa ev sahipliği yapan Bergama, bir dünya kenti olma özelliğine sahiptir. Adı antik dönemdeki Pergamon isminden gelen ilçe, ilk çağda muhteşem abideleriyle Bergama Krallığı’nın merkezi konumundaydı. Yanı sıra Ortaçağ’ın önemli stratejik yerleşimi olan Karesioğulları’nın ikinci başkenti ve son olarak Osmanlı İmparatorluğu’nun kayda değer merkezlerinden biridir. Köklü tarihi ve zengin kültürüyle Bergama, günümüzde kadar ulaşan festivalleri ve konserleriyle de kültürel alandaki etkisini sürdürmektedir.
İzmir Bergama Turistik Rehber - İzmir Bergama Gezilecek Yerler - İzmir Bergama Yapılacak Şeyler

İzmir Bergama Gezilecek Yerler
Bergama’da gezilecek yerler…
Bergama Müzesi
2014 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne giren Bergama, Dünya’nın 999’uncu mirası olarak kabul edilmiştir. Farklı dönemlerde çeşitli imparatorluklara ev sahipliği yapan Bergama, gezecek yerler arkeolojik açıdan oldukça önemli müzelere ve antik yerleşim alanlarına ev sahipliği yapıyor. Türklerin egemenliğinden önce Bergama, önce Antik döneme daha sonra Roma dönemine damgasını vuran önemli bir tarihsel geçmişe sahiptir. Antik dönem krallarının bu bölgeye etkileri günümüzde bıraktıkları tarihsel kalıntılarla çok daha yoğun şekilde kendini hissettirmektedir.Bergama Akropolü
Yunancada ‘yüksek kent’ anlamına gelen Akropol, geçmişte Pergamon Krallığı’nın Yukarı Şehri olarak bilinmektedir. Şehrin en tepesi olması sebebiyle tapınakların çoğu burada yer almaktadır. Söz konusu dönemin inancına göre, Tanrılara daha yakın olmak amacıyla tapınakların mümkün olduğu kadar yüksek alanlara inşa edilmesi, Akropol’u bölgenin en kıymetli konumuna ulaştırmıştır. Kale Dağı’nın tepesindeki antik Pergamon yerleşimi anıtsal mimarisiyle Helenistik dönem şehir planlamacılığının günümüze ulaşan en iyi örneklerindendir. Athena Tapınağı, Trajan Tapınağı, Helenistik dönemin en dik tiyatro yapısı, kütüphane, Heroon, Zeus Sunağı, Dionysos Tapınağı, agora ve gymnasion yapıları bu dönemin en seçkin örnekleridir. Pergamon’un koruyucusu sayılan Athena adına yapılan Athena Tapınağı, Akropol’ün en önemli mekânlarındandı; ancak 1878’de başlayan kazılardan sonra Bergama’daki birçok eser gibi tapınağın da büyük bir bölümü Berlin’deki Pergamon Museum’a taşındı. Dionysos Tapınağı ve Zeus Sunağı da burada yer alıyor. Zeus Sunağı kazılardan sonra onarılmak üzere Berlin’e götürülmüş ve sergilenmek üzere oradaki müzeye kaldırılmıştır. Athena Tapınağı’nın güneyinde ise Helenistik dönemde yapılan yaklaşık bin kişilik dünyanın en dik tiyatrosu bulunmaktadır.Asklepion Tapınağı
Sağlık ve tıp Tanrısı Aesculapius adına kurulan Asklepion'un M.Ö. 4. yüzyıldan bu yana var olduğu düşünülüyor. Tapınak; 3 bin 500 kişi kapasiteli tiyatro, hastaların su ve müzik sesi ile iyileştirildiği odalar, Asklepion Tapınağı ve kütüphane gibi yapılardan oluşuyor. Burada, hastaların rüyaları Sigmund Freud'tan 2000 yıl önce şehrin doktorları (rahipler) tarafından analiz ediliyordu. Roma döneminde kutsal alanın Pergamon şehri ile bağlantısı Via Tecta denilen üzeri tonozla örtülü yol ile sağlanıyordu. Yaklaşık bir kilometre uzunluğunda olan bu yol, Roma tiyatrosunun güney kanadında açılan ve halk arasında Viran Kapı olarak bilinen büyük kemerli kapısından hemen sonra başlar. Hastalar burada rahipler tarafından muayene edilir; ölümcül hastalar ile hamileler içeriye kabul edildi. Kutsal yol (Via Tecta), kutsal alanın giriş kapısına (propylon) kadar devam ederdi ve hastalar olumsuz hava koşullarından korunması sağlanırdı.Bugün modern tıbbın simgesi olan Yılanlı Sütun Asklepion’un giriş meydanındadır. Efsaneye göre, derdine deva arayan ve Asklepion'a gelen bir hasta, girişte iki yılanın bir taş oyuğunun içinden süt içtiğini ve sütü zehirleriyle karıştırıp taşa geri boşalttığını görmüştür. Hasta, iyileşmeyeceğini düşünerek, acı çekmeden ölmek umuduyla oyuktaki süt ve zehir karışımını içer ancak tam tersine iyileşmeye başlar. Yılan zehrinin şifa verici yönünü böylece ortaya çıkar ve Antik Çağ’ın ünlü hekimi Bergamalı Galen, Asklepion'un sembolünün çifte yılan olmasına karar verir.
Kızıl Avlu
M.S 2. yüzyılda Roma İmparatorluğu Mısır Medeniyeti etkisiyle yapılandırılan Kızıl Avlu, Mısır Tanrıları İsis ve Serapis’e adanarak yapılmıştır. Kızıl Avlu’nun diğer adı Serapion olarak da bilinmektedir. Tapınak kullanıldığı dönemde yeraltı tanrısı Serapis’in 10 metre yüksekliğinde bir heykeli bulunurmuş. Bazı ayinlerde tapınağın altındaki tünellerden heykele ulaşan rahip içine girerek Serapis’i taklit edermiş ve ayini bu şekilde ifa ederlermiş. Öte yandan Roma İmparatorluğu, Hıristiyanlık sonrasında tapınağı kiliseye çevirmiştir. İncil'de adı geçen yedi kiliseden yeri bilinen tek kilise olma özelliği taşır. Bergamalılar tarafından Kızıl Avlu olarak adlandırılan yapıya avlu demelerinin sebebi ise, dışarıdan bakıldığında tamamen kırmızı tuğla ile kaplı olmasıdır. Binayı kaplayan mermerlerden birkaçı günümüze ulaşmayı başarmıştır.Tapınağın kazısı sırasında ele geçen tabletlerde yapılan incemeler sonucunda tapınağın inşasına ait bilgiler edinilmiştir. Yaklaşık 40 kilometre uzakta Manisa’da bir ocakta üretilen tuğla ocağından Bergama’ya kadar sıralanan köleler tarafından taşınır ve bu köleler tarafından yapılır. Uzun zamandır restorasyon çalışmalarının sürdüğü Kızıl Avlu, Bergama’da görmeniz gereken yerler arasında yer alıyor.
Bergama Kermesi
Doğal güzelliklerinin yanı sıra güçlü ve zengin tarihi güzellikleriyle de öne çıkan Bergama Kermesi, Mustafa Kemal Atatürk imzasını taşır. 1934 yılında Ege Bölgesi’nde yurt gezisine çıkan Atatürk, nisan ayında Bergama’ya uğrar. Şehri gezer, ardından Halkevi’nde Bergama’nın ve İzmir’in kanaat önderleriyle bir araya gelir. Burada bir toplantı yapan ve Bergama’nın tarihi güzelliklerinin farkında olan Atatürk, Bergama açısından önemli kararlar alır. Bu kararlardan biri de binlerce yıl öncesinden kalan birçok değerli eserlere ve tarihi yapılara ev sahipliği yapan Bergama’nın tanıtılması için dünya çapında bir şenlik düzenlenmesidir. 22 Mayıs 1937’de Bergama gönüllülerinden oluşan Bergama’yı Sevenler Cemiyeti tarafından tertip edilen ilk kermes, Atatürk’ün istediği gibi, Bergama’nın tarihi ve kültürel değerlerini ön plana çıkaran ilk programdır. İlk kermes, Akropol ve Asklepion’da dünya klasiklerinin sergilendiği tiyatrolara, unutulmaz Kozak Günleri’ne, Çandarlı ve Dikili’de deniz eğlencelerine, cirit-kalkan oyunlarına, zeybek ve efe gösterilerine sahne olur. 1937 yılından günümüze, İkinci Dünya Savaşı’nın çetin yıllarında ve ülkenin geçirdiği siyasi ve ekonomik dalgalanmalarda bile aralıksız kutlanan ve Türkiye’nin ilk ve en uzun soluklu festivali olan bu etkinliğe Bergama ziyaretiniz sırasında mutlaka uğramanızı tavsiye ederiz.Bergama’da nerede ne yenir?
Bergama gelenekselleşmiş ve yaygınlaşmış yerel lezzetlere sahiptir. Her evde, restoranda pişen yerel yemekler, tatlılar ve böreklerle fark yaratan Bergama mutfağı, oldukça zengindir. Köftesi, ekmeksiz ve sarımsaksız yapılır. Yalnızca kıyma, baharat, maydanoz ve unla yapılan Bergama köftesini yöreye özgü bir sebze yemeği olan çığırtma takip eder. Zeytinyağında kızarmış patlıcanlarla yapılan bir yemek olan çığırtma, yöre halkı tarafından özellikle yaz aylarında tercih edilir. Yöreye özgü ve yörenin adını taşıyan Bergama tulum peyniri ve çam fıstığı ise her yerde karşılaşacağınız yerel lezzetlerin başında gelir. Bir Suriye tatlısı olan Zülbiye’den esinlenerek sadece Ramazan ayında yapılan Ramazan helvası da her yıl bölgeye akın eden yerli ve yabancı turistlerin en beğenerek tükettiği lezzetler arasındadır.Altın Kepçe Bergama Köfte
Bergama’nın küçük ama oldukça popüler mekanlarından biri olan Altın Kepçe Bergama Köfte, meşhur Bergama köftesini tadabileceğiniz ve bu özelliğiyle de bölgenin en tanınan mekanıdır. Makul fiyatları, güler yüzlü servis anlayışıyla hizmet veren Altın Kepçe, lezzetli köftesinin yanı sıra çığırtması, Kemalpaşa tatlısı, piyazıyla da damaklarda şenlik yaratıyor.Red Basilica Cafe
Bergama’nın en turistik mekanlarından biri olan Red Basilica Cafe, tarihi bir manzaraya karşı güzel ve doyurucu bir kahvaltı yapabileceğiniz veya tarihi gezinizin sonunda uğrayıp öğle yemeği eşliğinde karnınızı doyurabileceğiniz hoş ve otantik bir mekandır.Kybele Restoran
Bölgenin en otantik mekanın olan Kybele Restoran, tarihi ve mistik havasıyla bir restorandan biraz fazlası… Restore edilmiş eski bir Rum okulunun bahçesinde yer alan mekân, çok iyi şarap menüsünü ve deniz ürünleriyle destekliyor. Bergama’da mutlaka uğranması gereken mekanda özel soslarla hazırlanmış makarnalar, balık ve et çeşitlerine kadar uzanan geniş menüsü göz dolduruyor. Kendinizi ayrıcalıklı hissedeceğiniz Kybele Restoran, aileniz ve sevdiklerinizle tatilinizde hoş bir anı yaratacaktır.
İzmir Bergama Gece Hayatı