TatilCity.NETTatilCity.NET

Gölyazı Gezi Rehberi

Gölyazı Gezi Rehberi

Gölyazı Gezi Rehberi


Gölyazı Gezi Rehberi

Önceden alınmış bir uçak biletiniz yoksa araba ile gidilebilecek İstanbul‘a yakın yerler arıyorsanız, oldukça kabarık bir liste sizi bekliyor olacak. Bu listenin ilk sırasında ise doğal güzellikleri ve zengin tarihi ile Bursa geliyor. Özellikle Osman Gazi Köprüsü’nün açılması ile İstanbul Bursa arası mesafe oldukça düştü ve sürenin azalması ulaşımı kolaylaştırdı. Bu durum Bursa’ya kent dışından gelecekler için cazip bir seçenek yarattı. Bursa bu anlamda oldukça zengin seçenekler sunan bir kent olarak öne çıkıyor. Bursa’nın Gölyazı Köyü ilk fırsatta gidilip görülmesi gereken Türkiye’nin, belki de dünyanın en güzel sit alanlarından biri konumundadır.
Gölyazı, Uluabat Gölü üzerinde yüzermiş gibi duran minik bir adacık olan Gölyazı, aslında incecik bir köprü ile ana karaya bağlı bir yarımadadır. Bir zamanlar Apollon Krallığı‘nın başkenti olan Gölyazı, daha sonra Bizans ve Osmanlı devletlerinin hakimiyeti altına girmiştir. Mübadeleye kadar sakin sessiz bir Rum balıkçı köyüdür. Söz konusu dönemlerde Uluabat’ın adı Apollont, Gölyazı’nınki de Apolyont olarak biliniyordu. Katman katman tarih biriktiren göl ve çevresi muhteşem coğrafyası ile birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Çevresini yaklaşık 15 dakika süren bir yürüyüşle gezebileceğiniz bu ada, ufak görünmesine rağmen birçok tarihi yapıyı bağrında saklar. Eski sahipleri Rumlardan kalan taş kilisesi, tekne turu, komşu adalarındaki tarihi eser kalıntıları, sokak direklerine yuva ören leylekleri ile Türkiye’de görülmesi gereken muazzam yerlerden biridir. Bursa‘ya bağlı bir ada olan Gölyazı, özellikle Marmara Bölgesi’nde yaşayanlar için günü birlik veya kısa süreli seyahat etmek isteyenler için kolaylıkla ulaşılabilecek bir konumdadır.
Gölyazı’da yerel halk geçimini balıkçılıkla sağlar. Sokaklarında gezerken ağ ören kadın ve erkekleri görmeniz mümkündür. Kadınların da aktif bir şekilde ekonomik hayata dahil olduğu küçük yerleşimlerden biri olan Gölyazı’da, ekonomi özellikle Uluabat Gölü’nden çıkan turna ve yayın balığı üzerinden şekillenir. Balıkçılık, bu bölgenin en önemli geçim kaynağıdır. Gölün organik madde bakımından zengin olması nedeniyle kendilerine kolayca yaşam alanı bulan kerevit gibi deniz böcekleri de gölün sunduğu diğer nimetler arasında yer alıyor. Fakat son dönemlerde aşırı avlanma nedeniyle bu deniz böceklerinin sayısı azalmış.
Efsaneye göre yıllar önce Odryes Çayı Bandırma üzerinden denize dökülürmüş. Bu çayın bulunduğu yerde Melde Krallığı, bugünkü Ulubat Gölü’nün bulunduğu yerde Apollonia Krallığı bulunurmuş.Melde Kralı, Apollonia Kralı‘nın kızını oğluna ister. Ancak Apollonia Kralı’nın kızı bu evliliği istemez. Bu durumda Apollonia Kralı kızını korumak için bir tepe üzerine saray yaptırır ve kızını buraya saklar. Melde Kralı bu duruma çok sinirlenir. Odryes Çayı’nın yolunu değiştirerek tüm Apollonia’nın sular altın kalmasını sağlar. Ancak prensesin kaldığı saray da sularla çevrili bir ada olarak kalır. Efsaneye göre bugünkü Ulubat Gölü de böyle meydana gelmiştir. Gölyazı’nın tamamı bugün birince derece sit alanı olarak koruma altındadır. 2006 yılından bu yana Tarihi Kentler Birliği’ne üye olan Gölyazı, her yıl birçok yerli ve yabancı turisti ağırlamaya devam ediyor. Eski adı ile Apolyont, bugünkü adı ile Gölyazı aslında efsanede anlatılan bir ada (Halilbey Adası) ve ona ufak şirin bir taş köprü ile bağlanan bir yarımadadan oluşmaktadır.
Bir zamanlar Apollon Krallığı’na başkentlik yapan Gölyazı köyü, Bursa’nın Nilüfer ilçesine bağlıdır. Uluabat Gölü üzerinde yüzüyormuş gibi duran bu küçük ada, ince bir köprüyle karaya bağlanmış olan bir yarımadadır bir bakıma. Apollon Krallığı’na başkentlik yaptıktan sonra Bizans ve Osmanlı imparatorluklarının kontrolüne giren yarımada, mübadeleye kadar sessiz sakin bir Rum balıkçı köyü olarak bilinmektedir. Bugün halen insana huzur veren bir yapısı bulunan köy, hem doğal güzellikleri hem de tarihi yapılarıyla gezilmesi gereken yerlerden biridir. Bir günde gezilebilecek kadar küçük olan Gölyazı, küçüklüğüne rağmen görülmesi gereken çok önemli yapılara sahiptir. Bir yandan göl manzarası, diğer yandan eski Rum evleri ve her yerde görebileceğiniz leylekler burayı adeta cennetten bir köşe haline getirmektedir.
Eski adı Apolyont olan Gölyazı’da balıkçılık oldukça gelişmiştir. Erkeklerin yanı sıra kadınların da balıkçılık yaptığı köyde, günlük hayat oldukça canlı yaşanmaktadır. Uluabat Gölü’nde yakalanan turna ve yayın balıkları köydeki en temel geçim kaynağını oluşturmaktadır. Sit alanı olarak koruma altında olan Gölyazı, son yıllarda çevre illerden hafta sonu kaçamakları yapmak isteyenler için cazip yerlerden biri olmaya başlamıştır. Oldukça eski bir tarihi geçmişi olan Gölyazı’da, insan yerleşimi antik çağlara kadar uzanmaktadır. Yarımadanın adının Bergama Kralı 2. Attalos tarafından Kraliçe Apollonis’e ithafen verildiğine dair rivayetler mevcuttur. Roma döneminde günümüzün Edremit ilçesine bağlı olan adada, o döneme ait pek çok iz bulmak mümkündür. Bunlar arasında antik su kemeri ve mezar yapıları başı çekmektedir.

Gölyazı’ya nasıl gidilir?

Bursa’nın Nilüfer ilçesine bağlı bir köy konumunda olan Gölyazı, Bursa İzmir karayolu üzerinde Uluabat Gölü kenarında bir küçük yarımadadır. Bursa kent merkezine 40 kilometre uzaklıkta olan köye bir saatten daha kısa zamanda ulaşmak mümkündür. Bursa’dan buraya gelmek isteyenler, Burulaş otobüslerini de tercih edebilirler. Ayrıca Bursa’dan Gölyazı’ya minibüs seferleri de düzenlenmektedir. İstanbul’dan gelmek isteyenler ise 190 kilometrelik yolu yaklaşık üç saatte kat etmeliler. Adada park yeri sorunu olduğu için araçların adaya varmadan önce park edilmesi gerekmektedir. Adanın girişine ise otobüsleri kullanarak varmak mümkündür.
Gölyazı Doğa Sporları

Gölyazı'da Doğa Sporları


Gölyazı doğa sporları

Bursa’nın Nilüfer ilçesine bağlı bir köy olan Gölyazı; yürüyüş ve balıkçılık gibi doğa sporlarına uygun bir ortam sunmaktadır. Eşsiz manzarası nedeniyle adaya gelen fotoğrafçılar, burada hem yürüyüş yapıp hem de harika kareler yakalamaktadır. Özellikle İstanbul ve Bursa’dan Gölyazı’ya gelen fotoğrafçılık kulüpleri, günün doğuşunu fotoğraflamaktadır. Tarihi dokusu ne kadar zayıflamış olsa da Gölyazı Köyü’nde sokaklarda gezmek hem oldukça keyifli hem de sağlıklı ve zinde kalmak için yapılabilecek aktivitelerden biridir. Gölyazı’da yürüyüş yapmak isteyenlerin adanın etrafını turlamayı tercih ettikleri dikkat çekerken, bu yürüyüş yaklaşık 20 dakika sürmektedir. Ayrıca amatör olta balıkçılığı için de uygun olan adada balık tutarak da keyifli vakit geçirebilirsiniz.
Gölyazı’da gezilecek yerler

Gölyazı gezilecek yerler

Gölyazı’nın küçük bir köy ve ada olduğunu göz önünde bulundurursak, gezip dolaşmak, yemek içmek çok da zaman almıyor. Burada öncelikle görülmesi gereken yerlerden biri köye girişte solunuzda kalan Aziz Panteleimon Kilisesi’dir. Yakın zamanda restore edilen kilisenin ardından Gölyazı Kültür Evi, Göl Yazıevi ve diğer cazibe merkezleri ile Gölyazı sizi bekliyor olacak.

Aziz Panteleimon Kilisesi

19. yüzyıl Anadolu Rum Ortodoks miraslarından biri olan Aziz Panteleimon Kilisesi, Anadolu şehirlerinde eşine pek de rastlanmayan yapılarından olması nedeniyle büyük öneme sahiptir. Mübadele yıllarına kadar aktif bir şekilde ibadet yeri olan kilise, mübadele sonrası da bakımsızlık, yangınlar ve başka amaçlarla kullanılması sebebiyle zarar görmüştür. Süreç içinde Nilüfer Belediyesi’nin başlattığı restorasyon çalışmalarıyla yakın zamanda yeniden kamusal hayata kazandırılarak bir kültür evi haline gelen kilise, özellikle yabancı turistlerin uğrak noktasıdır.

Ağlayan Çınar

Gölyazı yolculuğunuzda bir sonraki adres olarak Ağlayan Çınar’ı öneriyoruz. Yaklaşık 730 yıllık bu koca çınar, Halilbey Adası’na bağlanan köprünün hemen sol tarafında bulunuyor. Adaya geldiğinizde kadar büyük bir çınarı görmemeniz zaten mümkün değil. Ağlayan Çınar’ın ise oldukça ilginç bir hikayesi var. Yıllar boyunca Türkler ile Rumların beraber yaşadığı bir Rum köyü olan bu yerleşimde Kurtuluş Savaşı sonrasında yaşanan mübadele ile buradaki Rumlar Selanik’e gitmek zorunda kalmıştır. Birbirlerine aşık olan Mehmet ile Eleni de bu zorunlu göç nedeniyle ayrılmak zorunda kalır. Mehmet sevgilisinin peşinden gider ama Eleni’nin abisi buna engel olur. Mehmet ısrar edince abisi onu yaralar. Mehmet son bir güç ile Eleni ile her zaman gizlice buluştukları çınar ağacına gider. Bu durumu öğrenen Eleni de ailesinin yanından kaçıp çınara geldiğinde Mehmet’in öldüğünü görür. Sevgilisinin yanında intihar eder. Efsaneye göre çınar, o günden bugüne ağlar.

Zambak Tepesinde günbatımı

Gün batımını Türkiye’nin pek çok yerinden seyredebilirsiniz. Bu adreslerden biri de Gölyazı ve Uluabat Gölü’nü yukarıdan gören Zambak Tepesi’dir. Biten gün ile vedalaşmak için en doğru yerlerden biri olan Zambak Tepesi, yarımadanın karaya bağlandığı noktanın karşısında bulunur. Bu tepeye, meydandaki çay bahçesinden 10 dakikalık bir yürüyüşle ulaşmanız mümkündür. Zambak Tepe’nin adı, mübadele öncesi bölgede yaşayan Rumlara ait mezar başına zambak dikme geleneğinden geliyor. Eskiden bu tepe bir Rum mezarlığı olduğundan ismi de Zambak Tepe olarak kalmıştır. Antik dönemde bu tepede bir de amfi tiyatro varmış günümüzde çok az da olsa bu kalıntıları görebilirsiniz. Alanda organize bir kazı çalışması yapılmaması nedeniyle daha neler olduğu çok da fazla bilinmiyor.

Gölyazı’da nerede ne yenir?

Eğer bulunduğunuz yer bir ada ise elbette sofraların baş tacı deniz ürünleri ve balık olacaktır. Başka bir ifade ile adada olmanın alamet-i farikası balıktır. Zambak Tepe’de günü batırıp, gözü doyuran misafirler, karınlarını doyurmak için mekan arayışına gireceği aşikar… Bu durumda gölün en meşhur deniz ürünlerinden yayın ve turnayı tatmadan sakın adadan ayrılmayın. Hala tek tük de olsa çıkan kerevit nesli tükenmeden tatmanız gereken lezzetlerin başında geliyor. Klasik olarak balıklar kızartılıyor ama bir de domates biber sosuyla ile servis edilen menüler var ki, kesinlikle kaçırmayın. Her iki lezzeti de bulabileceğiniz restoranları sizin için deneyimledik. Hepsi aynı minvalde mekanların ortak özelliklerini ise; salaş, aile işletmesi, sınırlı ama lezzetli menü, alkolsüz ve ortalama fiyat olarak sıralamak mümkün. Bir balıkçı kasabası olan Gölyazı’da mutlaka bu yöresel lezzetleri tatmalısınız. Ancak “ben göl balığı yemem” diyorsanız, hem Ağlayan Çınar’ın yanında hem de Halilbey Adası’nda bölgenin en meşhur lezzet duraklarından olan gözlemeciler, sizin için iyi bir alternatif olabilir.

Apolyont Restaurant 

Balıkları ve serpme kahvaltısı ile meşhur olan Apolyont Restaurant, Gölyazı’nın en bilinen lezzet duraklarından biridir. Taze balık çeşitleriyle sunulan menülerin, güler yüzlü personel sunumuyla desteklendiği mekanda, sevdiklerinizle birlikte hoşça saatler geçirebilirsiniz.

Hamam Cafe

Eski bir hamamın bugün oldukça keyifli bir kafeye çevrilmesi ile ünlenen Hamam Cafe, oldukça ilginç bir mekandır. Soluklanmak ya da güzel bir kahvaltı için tercih edebileceğiniz kafede, ailenizle birlikte organik kahvaltı seçeneğinin yanı sıra çayınızı veya kahvenizi yudumlayabilirsiniz.

Günbatımı Et ve Balık Lokantası

Muhteşem günbatımı manzarası ile adanın en ünlü mekanlarından biri olan Günbatımı Et ve Balık Lokantası, Gölyazı girişinde bulunur. Görenleri kendine hayran bırakan manzarasını farklı menü seçenekleriyle zenginleştiren lokanta, kırmızı et severlerin uğrak noktasıdır. Kahvaltı da yapabileceğiniz mekanda alkol bulunmuyor.

Gölgören Aile Balık Lokantası

Gölgören Pansiyon’un restoran bölümü olan Gölgören Aile Balık Lokantası’nda balıkçıların taze tuttuğu turna ve yayın balığını mutlaka denemenizi öneriyoruz.

Gölyazı’da gezilecek yerler

Uluabat Gölü

Gölyazı’da gezilebilecek yerlerin başında Uluabat Gölü gelmektedir. Sandal turu yapılarak gezilebilen göl üzerinde büyük küçük çok sayıda ada bulunmaktadır. Bu adacıklar arasında sandal ile gezmek oldukça keyifli olup, sazlıklardan geçerken nilüfer çiçekleri doyasıya izlenebilir. Bu adalara balıkçı tekneleriyle gitmek de mümkündür. Çıkılması yasak olan bir adada ise tarihi bir manastırın kalıntıları bulunmaktadır. Eski adı Apollont olan Uluabat Gölü’nde turna, yayın, yılan balığı, kerevit, kızılkanat ve çakıl balığı gibi balıklar oldukça yaygındır.

Ağlayan Çınar

Gölyazı’nın simgesi olarak nitelendirilen 745 yaşındaki Ağlayan Çınar, oldukça büyük yapısıyla görenleri hayran bırakmaktadır. Çınarın adı ise yüzyıllar geçtikçe yan yatan ağacın gövdesinden zamanla doğal kaynak suyu çıkmasından gelmektedir. Gövdenin bir bölümünde oluşan oluktan akan su, ağacın altında küçük bir havuz meydana getirmiştir. Gölyazı’yı karaya bağlayan köprünün yanında olan Ağlayan Çınar, dallarıyla ve dev gölgesiyle görülmesi gereken bir ağaçtır.

Aziz Panteleimon Kilisesi

Anadolu Rum Ortodoks eserlerinden olan Aziz Panteleimon Kilisesi, 19’uncu yüzyılda inşa edilmiştir. Anadolu’da örneğine pek rastlanmayan bir yapı olduğundan oldukça önemlidir. Kilise mübadele dönemine kadar ibadete açıktı, ancak daha sonra bakımsız kalmıştır. Ayrıca yangınlar geçiren kilise, farklı amaçlarla da kullanıldığı için oldukça zarar görmüştür. Nilüfer Belediyesi’nin restore ettirerek bir kültür evine dönüştürdüğü kilise ücretsiz olarak gezilebilmektedir.

Yel Değirmeni

Gölyazı’da görülmesi gereken yapılardan bir diğeri ise Osmanlı İmparatorluğu döneminden kalan Yel Değirmeni’dir. Yel değirmeninin yüksekliği beş metre olup, çapı ise altı metre kadardır. Zaman içinde tahribata uğrayan Yel Değirmeni belediye tarafından restore edilerek yeniden ayağa kaldırılmıştır.

İç Kale ve Kent Surları

Gölyazı köyünü çevreleyen tarihi surlar, bugün önemli oranda ayakta durmaya devam etmektedir. Köyde yapacağınız gezide bir kilometreye yakın bir uzunluğu bulunan Antik Kent Surlarını da görmenizi öneririz. Bunun yanı sıra bugüne kadar iyi korunan Simitçi Kale kapısı da köyün güneybatısında görülmeye değer yapılardan biridir.

Zambaktepe ve Antik Tiyatro

Yarımadada görülmesi gereken bir diğer yapı ise Zambaktepe ve Antik Tiyatro’dur. Güneşin batışının muhteşem güzelliğini izleyebileceğiniz Zambak Tepe’ye akşam saatlerinde mutlaka çıkmanızı öneririz. Zambaktepe’nin güney yamacında bulunan antik tiyatro da görülebilecek önemli bir tarihi yapıdır. Yapılan araştırmalar antik tiyatronun 4 bin kişi kapasiteye sahip olduğunu ortaya koymuştur.

Gölyazı’da nerede ne yenir?

Bursa’nın meşhur lezzeti olan İskender kebabı Gölyazı’da da en çok tüketilen yemeklerin başında gelmektedir. Ayrıca İnegöl köftesi, Kemalpaşa tatlısı, Mihaliç peyniri ve kestane şekeri gibi lezzetler de köyde öne çıkmaktadır. Köye özgü lezzet ise turna ve yayın balığıdır. Uluabat Gölü’nden çıkarılan bu balıklar köydeki restoranlarda konuklara sunulmaktadır. Oldukça lezzetli hazırlanan balıkları tatmanızı öneririz.
Bursalıların hafta sonu kahvaltısı için tercih ettiği yerlerden biri olan Gölyazı köyünde, göl manzarası eşliğinde harika bir kahvaltı yapabilirsiniz. Burada bulunan kahvaltı salonlarında nefis serpme kahvaltılıkları tadabilirsiniz. Kahvaltı için köyde tercih edilen mekanların başında göl manzarasına karşı konumuyla sevilen yerlerden Gölyazı Gönül Sofrası gelmektedir. Burada kahvaltının yanı sıra balık da yiyebilirsiniz. Ayrıca balık ve deniz mahsulleri için tercih edebileceğiniz Günbatımı Et ve Balık Lokantası da köyün ünlü restoranlarından biridir. Gölyazı’da öne çıkan diğer restoranlar ise Gölgören Aile Balık Lokantası, Gölyazı Balık Restoran, Saklı Çınar Restaurant ve Hanımeli’dir.
Gölyazı Gece Hayatı

Gölyazı Gece Hayatı


Gölyazı’da gece hayatı…


Gölyazı Balık Restoran

Adanın biraz dışında bulunan Gölyazı Balık Restoran, başta deniz ürünleri olmak üzere balık çeşitlerini deneyimleyeceğiniz mekanda içki çeşitlerini de bulabilirsiniz. Rahat ve konforlu bir mekan olan Gölyazı Balık Restoran’da aileniz ve sevdiklerinizle birlikte keyifli zaman geçirebilirsiniz.

Gönül Sofrası

Özellikle turna balığı ile meşhur olan Gönül Sofrası, Gölyazı’nın en hip mekanı olma özelliğine sahiptir. Göl manzarasına karşı sevdiklerinizle birlikte eğlenceli  bir gece yaşayabileceğiniz mekanda tatilinize renk katarken uygun fiyatlarıyla da bütçenizi de sevindirebilirsiniz.
Sakin bir ada olduğu için ve sit alanı olarak koruma altında bulunduğu için Gölyazı köyünde gece hayatı pek aktif değildir. Eğlence mekanları, akşam saatlerinde keyifli vakit geçirebileceğiniz kafelerle sınırlıdır. Bu kafelerin başında ise Gölyazı Hancıoğlu Cafe gelmektedir. Özellikle geçlerin tercih ettiği bu mekanda yapılan közde pişmiş Türk kahvesi oldukça lezzetlidir. Ayrıca Hamam Cafe olarak da bilinen Kahve Ala, adanın bir diğer keyifli mekanıdır. Oldukça farklı bir atmosferi bulunan bu mekanda antika eşyalarla süslenmiş bir hamam da mevcuttur. Kafeye gelenlerin gezip görebileceği bu hamam ortama tarihi bir hava katmaktadır.